-
1 развязывать
несов.; сов. - развяза́ть1) çözmek, açmakразвяза́ть у́зел — düğümü çözmek / açmak
развяза́ть мешо́к — çuvalın ağzını açmak
2) перен. açmak, başlatmakразвяза́ть кампа́нию... —... kampanyası açmak / başlatmak
-
2 раскошеливаться
несов.; сов. - раскоше́литься, разг. -
3 рот
ağiz* * *му него́ рот до уше́й — faraş gibi ağzı var
у меня́ бы́ло су́хо во рту — ağzım kurumuştu
2) перен., прост. ( едок) boğazли́шние рты — lüzumsuz boğazlar
••смея́ться во весь рот — otuz iki dişini göstererek gülmek
он спиртно́го в рот не берёт — ağzına içki koymaz
(у меня́) кусо́к в рот не ле́зет — yemek boğazıma duruyor, yemek boğazımdan geçmiyor
раскры́ть / откры́ть рот — ( заговорить) ağzını açmak; ( удивиться) ağzı (bir karış) açık kalmak
смотре́ть в рот кому-л. (о подобострастном человеке) — birinin ağzına bakmak
расска́зчика слу́шали, рази́нув рот — anlatan ağzına baktırdı
он нам рта раскры́ть не дава́л — bize ağız açtırmıyordu
-
4 loosen the purse strings
kesenin ağzını açmak, harcamaları artırmak -
5 loosen the purse strings
kesenin ağzını açmak, harcamaları artırmak -
6 Beutel
-
7 Geldbeutel
-
8 lockermachen
locker|machenvt ( fam)Geld \lockermachen kesenin ağzını açmak;sie hat 20 Euro für mich lockergemacht bana 20 euro verdi -
9 Säckel
-
10 Tasche
Tasche <-n> ['taʃə] f1) ( an Kleidung) cep;etw aus der eigenen \Tasche bezahlen ( fam) bir şeyi cepten vermek, bir şeyi kendi kesesinden ödemek;etw in die eigene \Tasche stecken ( fam) bir şeyi cebe indirmek [o atmak]2) (Hand\Tasche, Akten\Tasche, Schul\Tasche) çanta;in die eigene \Tasche wirtschaften ( fam) cebini doldurmak;jdm auf der \Tasche liegen ( fam) birinin sırtından geçinmek;3) a. zool (Backen\Tasche, Begattungs\Tasche) kese; -
11 loosen one's purse strings
kesenin agzini açmak -
12 разевать
несов.; сов. - рази́нуть, разг.••рази́нуть рот от удивле́ния прост. — ağzı (bir karış) açık kalmak
а ты (в друго́й раз) рот не разева́й! прост. — ağzını açacağına gözünü aç!
чего́ рот-то рази́нул?! прост. — ne ağzını açmış dikiliyorsun be!
-
13 заговорить
konuşmak,laf açmak; dile gelmek* * *I сов., см. заговаривать II IIkonuşmaya başlamak; konuşmak; söz / laf açmak (о ком, чём-л.); dile gelmek ( обрести дар речи)заговори́л Петро́в — Petrov konuşmaya / söze başladı
ребёнок заговори́л в де́сять ме́сяцев — çocuk on aylıkken konuşmaya başladı
у меня́ заговори́шь! — груб. konuştururum seni!
••заговори́ли пу́шки — toplar faaliyete geçti / konuşmaya başladı
он заговори́л по-друго́му — ağzını değiştirdi
-
14 широко
geniş ölçüde,yaygın olarak* * *geniş geniş; geniş ölçüde, yaygın olarak / biçimdeшироко́ раскры́тая дверь — ardına kadar açık kapı
широко́ распространённые расте́ния — yaygın bitkiler
широко́ рази́нуть рот / пасть — ağzını geniş geniş açmak
широко́ раскры́ть глаза́ — gözlerini kocaman kocaman / iri iri açmak
широко́ испо́льзоваться в произво́дстве пластма́сс — plastik imalinde yaygın olarak kullanılmak
пре́сса широко́ испо́льзовала эту информа́цию — basın bu bilgilerden bol bol yararlandı
См. также в других словарях:
ağzını açmak — 1) konuşmaya başlamak 2) ağır sözler söylemeye başlamak 3) alık alık bakmak 4) kesici aletleri keskin duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzını açmak — bakakalmak, şaşmak … Beypazari ağzindan sözcükler
kesenin ağzını açmak — bol para harcamaya başlamak Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse avuçlarını açarlar. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
avuç (veya el) açmak — 1) dilenmek, para istemek Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse, avuçlarını açarlar. H. Taner 2) yardım istemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzını havaya (veya poyraza) açmak — alay umduğunu elde edememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çenesini açmak — 1) çok konuşmasına sebep olmak Fakat bu inat, Emine nin çenesini açmış; kızın ne kadar kusuru varsa babasından geldiğini söylerken Tevfik e ağzını açmış, gözünü yummuştu. H. E. Adıvar 2) çok konuşmak, gevezelik etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bayramlık ağız — is., ğzı, argo Kaba konuşmak, küfretmek anlamlarında bayramlık ağzını açmak deyiminde geçer … Çağatay Osmanlı Sözlük
kese — 1. is., Far. kīse 1) Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba Boynundan bir kese çıkardı fakat içine bakmadan ani bir fikirle yüzü kızardı. H. E. Adıvar 2) sf. Bu küçük torba miktarında olan Üç kese tütün.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
testere çaprazı — is. Testerenin ağzını açmak için kullanılan alet … Çağatay Osmanlı Sözlük